Ne yazık ki bir süredir iki tanım hayatımıza yerleşti; Koronavirüs ve Sosyal Mesafe. Peki bu ikilinin birbiri ile ilişkisini tam olarak anlayabildik mi?
İnsanı dünyadaki diğer canlı türlerinden ayıran en önemli enstrümanlar; zeka, farkındalık, benlik ve kişilik oldu. Sosyal bir tür olarak öne çıktık daima. Coşkumuzu, duygumuzu, neşemizi, öfkemizi sosyal tavırlarla vurgulamayı tercih ettik. Her zaman da sevdik böyle yaşamayı.
Tarih boyunca pek çok küresel felaket yaşadık. Savaşlar, doğal afetler, salgınlar gibi. Bu kez de coronavirüs pandemisi ile baş etmeye çalışıyoruz. Ancak bu kez daha farklı gelişiyor her şey çünkü üzerinde yaşadığımız gezegen artık çok daha kalabalık. İletişimimiz, etkileşimimiz çok daha yoğun, daha hızlıyız, daha sabırsız ve daha telaşlıyız. Kalabalık şehirlerde, mahallelerde, sokaklarda, sitelerde yaşıyoruz artık. Böyle olunca da sosyal mesafenin tanımı çok daha farklı bir hale geliyor.
Coronavirüs tedbirleri kapsamında sürekli olarak uygulanan sokağa çıkma yasakları bizleri biraz daha telaşlı ve biraz daha korunmaktan uzaklaşan insanlar yapıyor. İnsan doğası gereği kendimizi ve sevdiklerimizi koruma içgüdüsü daha ağır basınca, sosyal mesafenin anlamını unutuyoruz böyle anlarda.
Görünen o ki Corona virüse karşı tüm dünyaca verdiğimiz mücadele bir süre daha devam edecek. Ve anlaşılıyor ki sosyal mesafenin biz ve sevdiklerimiz için gelecekte nasıl bir anlam ifade edeceğini yeniden sorgulamak zorundayız..